Deprem uzmanları açıkladı: 3 şehir için endişe ediyoruz
Finans7 Haber
Bizi Takip Edin
App Store Google Play

Deprem uzmanları açıkladı: 3 şehir için endişe ediyoruz

Naci Görür yaptığı son dakika açıklamasında 3 il için endişe ettiklerini söyledi ve deprem beklenen illeri sıraladı.

Bilim ve Teknoloji 6 Şubat 2024 2
Deprem uzmanları açıkladı: 3 şehir için endişe ediyoruz

Asrın felaketinin yıldönümünde dikkat çeken açıklama: 3 şehir için endişe ediyoruz.

Depremler hakkında yapıtğı açıklamaları ile dikkatleri üzerine çeken yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür 3 il için endişe ettikleri ve yıkıcı bir deprem olabileceğini bildirdi. İşte gelen son dakika bilgileri.

Deprem kuşağında olmamız nedeniyle depremlere kaşrı her daim hazır olmamız gerekmektedir. Uzun süredir yaptığı açıklamalar ile depreme karşı dikkatli olunması gerektiğini açıklayan Görür, depreme dirençli kentlerin inşa edilmesi adına son günlerde somut adımlar atıldığını söyledi. Kayıpların önüne geçilmesi için kentlerin depreme dirençli şekilde inşa edilmesi gerektiğini söyleyen Görür, Maraş depreminin yıldönümünde dikkat çeken ifadeler kullandı.

Bir röportaj veren Naci Görür, "Yaşadıklarımız ışığında sizin görüş ve düşüncelerinizi alabilir miyiz? Deprem karşısında nasıl bir yaklaşım geliştirilmeliyiz?" sorusuna şu şekilde cevap verdi:

"Deprem bu ülkenin bir özelliği. Çünkü biz Alp-Himalaya Dağ Kuşağı içerisinde yer alıyoruz. Alp-Himalaya Dağ Kuşağı, tamamen canlı ve aktif fayları içermesiyle karakterize edilir. Bizim bulunduğumuz coğrafyada depremi oluşturan mekanizma veya jeolojik, jeofizik sistemler yaklaşık 13.6 milyon sene önce gerçekleşmiş.

Türkiye'nin tektonik dediğimiz dönemi yaklaşık 13,6 milyon sene önce başlamış ve bu süre içerisinde depremler oluyor. Depremler insanların olmadığı dönemde de var. Daha milyonlarca sene de devam edecek. Şimdi biz depremleri durduramayacağımıza, her büyük depremde 10 binlerce insanlarımızı toprağa veremeyeceğimize ve bu bize yakışmayacağına göre depremlerle yaşamayı öğreneceğiz"

"Bunu nasıl başarabiliriz?" sorusuna ise Görür şu şekilde yanıt verdi:

"Depremlerle yaşamayı öğrenmek, deprem dirençli yerleşim alanlarına, yani kentlere sahip olmak demektir. Bilim toplumu, teknoloji üreten, düşünen, bilimin ışığı altında yürüyen, iyi yetişmiş insan kaynağına sahip toplumlar bu işi bugün başarmışlar.

Bizden daha büyük depremler geçirdikleri halde kentleri en az zarara uğruyor veya hiç zarar görmüyor. Yakın geçmişte Japonya'da 7.6 deprem oldu, 200'den az insan öldü. Bizde olsa 200 bin insan ölürdü. Bu durum bize yakışmıyor. Onun için aklımızı başımıza toplayalım. Her işi hükümetten, devletten de beklemeyelim."

"Kabul edilecek yol siyaset üstü olmalı" diyerek açıklamasına devam eden Görür, şunları söyledi:

"Millet bu mülkün sahibidir. Mülkün sahibi kendi malını, canını ve çoluk çocuğunu korumak istiyorsa önce düşünecek, bilimin yolunda ilerleyecek. Kendini yönetmeye talip olanlardan çok önemli bir talebi olacak. Diyecek ki, "Eğer beni yönetmeye talipsen, bu ülkedeki bütün yerleşim alanlarını deprem dirençli yapın.

Çoluk çocuğumun can güvenliğini sağlayın. Eğer böyle bir programın varsa, bana gel oyum senindir. Ama böyle bir niyetin yoksa seni sandığa gömerim." Millet bunu dediği sürece biz bu sorunu çözmüş oluruz. Yoksa asla çözemeyiz. Her depremde ölürüz ve Türkiye Cumhuriyeti de ekonomik ve siyasi olarak bu asrı özgür çıkartamaz"

"Sadece irade ortaya koymak mı gerekiyor?" sorusuna ise Görür şu şekilde yanıt verdi:

"Her şeyimiz var. Neyin, nasıl yapılacağını, ne zaman yapılacağını biliyoruz. Ekonomi yeterli olur olmaz. O ayrı bir konu. Zaten bu işi bir günde hemen yapalım demiyoruz. Ama önemli olan belirli bir yol haritasında dediğim doğrultuda devamlı ilerlemek.

Bunu yapmak için de milletin denetiminde ve gözetiminde siyasilerin o hedefte yürümeleri, milletin onları bu hedefte yürümeye mecbur etmeleri, hedeften sapınca iktidardan alaşağı etmek kaydıyla hareket etmeleri gerekiyor. Başka türlü olmaz. Kurulacak ve kabul edilecek yolda siyaset üstü bir yol olacak. Hangi iktidar gelirse gelsin bu bir devlet politikası şeklinde uygulanacak. Ülkenin her yerleşim alanını, kentini deprem dirençli yapacağız"

"Kentleri nasıl deprem dirençli yapacağız?" sorusuna ise Görür şu ifadelerle cevap verdi:

"Bir kenti kent yapan 6 tane bileşen var. Bunlardan biri yönetim, yani belediye. Büyük ölçüde halk, altyapı, yapı stoku, ekosistem, çevre ve ekonomi. Önce bir kenti tehdit eden tehlike nedir? Faylar. Bu faylar nerede? Özellikleri, eni, boyu, derinliği ne? Ne kadar büyüklükte deprem üretir, kapasitesi ne ve ne zaman üretir? Bunlar araştırılıp önüne koyacaksın. Bir belediye başkanı işe başlarken önce bununla başlayacak.

Bizde belediye başkanlarının umrunda bile olmuyor. Kentin karşı karşıya olduğu tehlikeyi bilmiyorlar. Öncelikle kenti tehdit eden tehlikenin ne olduğunu bilecek. Sonrasında bu tehlike gerçekleştiğinde kente nasıl zarar vereceğini bilecek, araştıracak. Kente nasıl zarar verme ise az önce saydığım bileşenlerin nasıl zarar göreceğini ifade ediyor.

Oradan zararı da çıkartacak. Deprem gelmeden önce ben bunların nasıl zararını azaltırım, zayıf noktalarını güçlendiririm diye çalışmaya başlayacak. Böylece kent deprem dirençli hale gelmiş olacak. Deprem geldiği zaman da minimum zararla atlatacak. Kentin günlük yaşamı bile değişmeyecek. Bu basit bir şey. Bütün dünya bunu biliyor, böyle yapıyor. Deprem ülkesini yöneten bu kadar belediye başkanı deprem konusunda Kaf Dağının buzulu gibi zihniyete sahipler. Bu konuya kafa yorma yok, insanlar da ölüyor"

"İnsanlar depremi uzak bir ihtimal gibi görüyor ve çözüm üretmeyi erteliyor olabilir mi?" sorusunun cevabı ise şu şekilde:

"Depremler her gün olsa insanlar bunu fark edecek. Öyle fay zonlarında oturmuşlar ki, o fay deprem üretme periyodu 2 bin 500 senede bir defa oluyor. 2 bin 500 senede kaç nesil yaşıyor, deprem görmüyor. Ama depremin olacağı zamana denk gelen nesil kökten imha oluyor.

Çağdaş insanlar, devleti yönetenler kendi insanlarının can güvenliklerini yüzlerce, binlerce seneyi görerek alırlar. Yoksa benim insanım ölmesin diye yarını bugünü düşünmez. 100 seneyi de planlar 500 seneyi de planlar. Devlet, millet olmak budur. Bir topraklarda ezeli yaşamak budur, böyle olur. Bilgi toplumlarında böyledir"

"Çözüm üretecek bilim ve teknolojimiz var" diyen Görür, "Şimdi Güneydoğu'da deprem oldu, kaç kişi öldü. Halbuki bu fay 500 senede bir deprem üretiyor. 500 sene öncesinde deprem olduğunda koruyacak, kollayacak, uyaracak bir şey yapılmadığı için o dönemin insanları öldü, yok oldu. 500 sene sonra biz de yok olduk. Şimdi bu kafayla gidersek bizden sonra gelen de 500 sene sonra ölecek. Biz bu tehlikeleri doğrudan doğruya ihraç ediyoruz, çözmüyoruz. Çözsek 500 sene sonra var olacak insanlar gittikçe güçlenerek, o ortama hazır olacak. Bizden öncekiler çözemedi, bilim - teknoloji yoktu. Şimdi de mi yok? Aynı şeyleri bir daha yaparsak, biz bu problemi nasıl çözelim?" dedi.

6 ŞUBATTA YER KABUĞUNDA NELER OLDU?

"6 Şubat özelinde yer kabuğunda nelerin yaşandığını gözlemlediniz?" sorusuna Görür, şu şekilde cevap verdi:

"Doğu Anadolu Fayı aşağı yukarı Erkenek civarında, Malatya-Elazığ arasında önce Elazığ-Sivrice ile Erkenek-Çelikhan arasında 1920 yılında kırıldı. O stresi Kahramanmaraş'a doğru transfer etti. Stresi transfer edince Kahramanmaraş tarafı da kırılmaya yüz tuttu, o da 2023'te kırıldı. Peş peşe kırıldılar. Kahramanmaraş'ta ilk deprem 7.8 oldu. 9 saat sonra o da Kahramanmaraş civarındaki yine bir kolu kırdı. Yani faylar birbirini stres transfer ederek kırıyorlar, parçalıyorlar ve büyük ölçüde Doğu Anadolu Fayı, Hatay'a kadar kırıldı.

6 Şubat'tan 15 gün sonra da 6.4 depremde Hatay'da oldu. Yani fay hattı büyük ölçüde enerjisini yitirdi ama önemli bir enerjiyi de Güneydoğu Anadolu'da bizim bindirme zonu dediğimiz Bitlis-Zagros sütununa transfer etti. Oraları biraz riskli hale getirdi. Yani Doğu Anadolu Fayı'nın Elazığ'dan Malatya'ya kadar olan kısmı 2020'de, Antakya'ya kadar olan kısmı da 2023'te kırıldı. Fay büyük ölçüde enerjisini boşalttı.

Depremin yıkıcı etkisine maruz kalan bu bölgede yeniden bir yapılaşma gündeme gelecek. Bu fayın yıkıcı bir enerji üretmesi mümkün mü?

Bu depremlerde kırılmamış olan faylar varsa kırılır, ama onlar da çok büyük deprem üretmez. Eğer burayı yap-satçı müteahhitlerle her yerde yaptığın binalarla, hesap kitapla inşa edersen bu bölge deprem dirençli olmaz. Burası özel bir bölge, deprem bölgesi. Özellikle büyük fay hattının geçtiği bir yer, levha sınırı... Burada özel teknoloji, mimari, planlama, malzeme kullanımı ve tasarım yaparsan deprem dirençli olur. Yoksa bugünkü sorunları geleceği ihraç edersin"

3 İL İÇİN ENDİŞE EDİYORUZ

Deprem beklenen yerler hakkında bilgi veren Görür, 3 il için endişe ettiklerini söyleyerek Erzincan, Bingöl ve Tunceli için endişe ettiklerini söyleyerek şu ifadeleri kullandı:

"-Bu depremde yaşadığımız kayıplar, bu kadar can kaybı milletimize yakışmıyor. Dünya bizi ayıplıyor. Bu zamanda böyle depremlere bu kadar can kurban edilemez.

-Bir an önce kendimize gelelim. Deprem dirençli yerlerin yapılması için talepte bulunalım. Gözetimde bulunalım. Bizi yönetenlerden, siyasilerden de bunu isteyelim. Bunu istediğimiz, başardığımız zaman da bu deprem sorunlarını halletmiş oluruz.

-Bugün endişe ettiğimiz yerlerin başında Erzincan ile Bingöl-Karlıova arası, Tunceli-Pülümür civarı bulunuyor. Çünkü orada şartlardan dolayı öyle bir öngörü var. Zaten bu şehirlerin halkını ve yönetimlerini uyardım. Bir takım çalışmalar da yapılıyor. Umarım o bölgeyi deprem dirençli hale getirirler"

Kaynak: Finans7

Yorumlar (2)
Seçili Yorum Avatarı

Seç


Ziyaretçi 5 Ay Önce
Evet, halk olarak ipin ucu elimizde iken (seçim arefesi ) OY istenenden deprem tedbiri istiyoruz
Ziyaretçi 5 Ay Önce
Erzincan kyk yurdu biran önce boşaltılmalı ciddi anlamda sıkıntılı lütfen duyarlı olalım bu konuda